• WORKS
    • ATÖLYE 1
    • ATÖLYE 2
    • ATÖLYE 3
    • ATÖLYE 4
  • VIDEO PORTFOLIO
  • The Blog
  • CONTACT


EVİMİN KOKUSU

 Yayın tarihi: April 19, 2014    
 0

Daha anne karnında öğrenmeye başladığımız kokular bizi öyle etkiliyor ki, işin uzmanlarına göre işimizi, eşimizi, evimizi seçerken bile bizi en çok kokular yönlendiriyor. Hatıraları gizlendikleri dehlizlerden ortaya çıkaran bu görünmeyen sihirli iksirlerle ilgili keşfedecek çok şey var.\r\n\r\n1990´lı yılların sonlarına doğru Daimler Chrysler, kurduğu yeni bir bölümde, arabanın kapılarının çıkardığı sesler üzerinde çalışmaya başladı. Bu bölümde çalışan on mühendisin görevi ne araba tasarlamak ne de verimlilik arttırmaktı; sadece kapılar açılıp, kapanırken çıkabilecek `en mükemmel sesi´ bulmaya uğraşıyorlardı. Araba markalarının performanslarının neredeyse eşitlendiği bir dünyada, tüketicilerin artık arabaların kalitesini, iç tasarımının verdiği `his´, kapılarından çıkan `sesler´, döşemelerin, aksesuarların dokusu ve içindeki `koku´ ile algıladıklarını anlamışlardı. Rolls Royce`un içindeki `yeni araba kokusu´ da özel bir çalışmanın ürünüdür.\r\n\r\n13\r\n\r\nStarbucks´ın çevreye kahve kokusu yayarak bilinçaltımıza yolladığı mesajlar, mekân tasarımı, görsel malzemeler, değişik kahve türlerini anlatan posterleri, kahve çekirdeklerinin sergilenmesi, sadece kahve içmek ihtiyacını karşılayan değil, müşterisinin 5 duyusunu birden canlandıran bir iş modelidir. New York´taki Abercrombie mağazasında yapılan mekân kokulandırmasının ünü tüm dünyaya yayılmamış mıydı?\r\n\r\nGözlerinizi kapayabilir, kulaklarınızı tıkayabilirsiniz, dokunmamayı tercih edebilir ve bir şeyin tadına bakmamayı düşünebilirsiniz; ancak koku duyusu her içimize çektiğimiz nefesin bir parçasıdır, yaşamak için nefes alma zorunluluğumuz koku duyumuzun ne kadar önemli ve kaçınılmaz olduğunun kanıtıdır. Başka bir deyişle, beş kanal yayından dördünü kapatabiliriz, ancak bir kanal, koku duyusu daima açık olmak zorundadır.\r\n\r\nSon yıllarda koku duyusu ile ilgili yapılan bilimsel araştırmalar, bu duyunun beyne en dolaysız yoldan bağlı ve en etkili temel duyu olduğu kanıtlanmıştır.\r\n\r\n2004 yılında koku duyusu üzerine yaptıkları araştırma ve keşifleri ile Nobel ödülünü alan Linda B. Buck ve Richard Axel ekibi de, insan beyni ile koku duyusu arasında oldukça ilginç yeni ilişkiler ve kanıtlar sundular.\r\n\r\nOrtalama her gün 20 bin kez nefes alıp veriyor ve her nefeste de kokluyoruz. Bir koku, bir iki saniye içinde bizleri yıllar öncesine götürebilir, eski bir sevgiliyi hatırlatabilir, çok eskiden bulunduğunuz bir mekânı veya bir olayı tekrar yaşatabilir, karnımızı acıktırabilir, bir mekânda bizi mutlu kıpır kıpır hissettirebilir ve daha uzun süre kalmamızı sağlar veya tam tersi derhal uzaklaşmamıza sebep olabilir. Taze kahve kavrulan bir kuruyemişçinin önünden canınız kahve çekmeden geçmek zor olduğu kadar; tam aksi durumda, kötü kokan bir ortamda da durmak zordur. Çoğu zaman bilinçaltı sınırına çok yakın yerlerde çalışan koku duyumuzu fark etmeyiz, reflekslerimize benzer, ve hatta bazen hayatımızı kurtarır gaz kaçağını bildirerek.\r\n\r\nİstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, ”Stres verici meslek dallarında çalışanlar ve uyku problemi olanlar lavanta kokusu, çörek otu ve üzerlik tohumu kokusu kullanabilir. Aynı kokular, sürekli ağlayan bebeklerin rahatlamasına yardımcı olur. Bebeklerin çok sıcak ve nemli vücutları olduğu için serin ve ferahlatıcı kokulardan doğal menekşe kokusu, ergenlik dönemindeki gençlerin hormonları yoğun ve yüksek olduğundan hırçınlaşmalarını engellemek için serinletici kokulardan gül, menekşe, limon, bergamot esanslı kokular tavsiye edilirken, yaşlıların vücutları kuru ve soğuk olduğundan ısıtıcı kokulardan biberiye ve tarçın kokuları önerilir” diyor.\r\n\r\nKulak burun boğaz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Erhun Şerbetçi, “Beyin insan yaşamını sürdürebilmek adına önemli kabul ettiği kokuları unutmaz. Koku hafızamız görsel hafızamızdan daha güçlü. Özellikle çocukluk dönemi ve ilk aşkların yaşandığı gençlik dönemlerinde alınan kokular unutulmuyor. Yüzlerini hatırlamakta güçlük çektiğimiz ölmüş sevdiklerimizi yıllar sonra kokuları ile hatırlıyoruz. Anne-babamıza yatalak oldukları zaman iğrenme duygusundan uzak bakabilmemizin nedeni de doğduğumuz günden itibaren onların kokusuna alışık olmamız. Koku duyusunun bir önemli işlevi de anıları canlandırması. Koku duyusunun azalması bazı hastalarda hafıza zayıflaması şikâyetine yol açıyor” diyor.\r\n\r\nKokunun gücüne inanmak gerek. Evinizde size iyi gelen kokuları bulmak için, çeşitli denemeler yapın. Size en yakışan koku, sizin de en iyi hissettiğiniz kokudur.\r\n\r\nAromayı evinize yayma formülleri\r\n\r\n- Saz çubukları\r\n\r\nTazelik ve ferahlık verecek kokular saz çubuklar sayesinde tüm evinizde dağılacak. Her biri içinde farklı kokuda yağ içeren şişelerdeki tıpayı çıkarıp çubukları zemine kadar iterek yerleştirin. Yağ, çubuklar tarafından emilerek kokusunu tüm odanızda hissettirecek.\r\n\r\n- Kandiller\r\n\r\nYağ kandillerimizden ister modern, ister rustik olanları seçin, en beğendiğiniz yağları bunlara damlatın ve istediğiniz mekâna istediğiniz havayı katın.\r\n\r\n- Spreyler\r\n\r\nEnerji veren ve rahatlatan bu mis kokulu spreylerle kendinizi de kıyafetleriniz kadar yenilenmiş hissedeceksiniz. Farklı kokulardaki bu spreylerle her an farklılık yaratabilirsiniz.\r\n\r\n- Mumlar\r\n\r\n- Kurutulmuş bitki ve çiçekler\r\n\r\nKışın kalorifer peteklerine astığınızda kokuyu tüm mekâna yavaş yavaş yayacaktır.\r\n\r\n- Tütsüler\r\n\r\n- Parfüm yayan profesyonel ve teknolojik aletler\r\n\r\nMekânınızın büyüklüğüne göre dilediğinizi parfümü ürettirip, belli teknolojik aletler sayesinde mekâna yayan profesyonel şirketler tarafından yapılıyor.\r\n

“Koku, hatıradır”

\r\nEvinizin kokusuna karar vermeden önce, koku uzmanı Vedat Ozan´ın verdiği kokularla ilgili birbirinden ilginç bilgilere kulak verin. Bir mekân için “mis gibi” derken bu kelimenin misk´ten geldiğini, misk´in de bir cins erkek geyiğin testislerinin hemen üzerindeki bir bezeden alındığının farkına varın.\r\n\r\nTaksim´deki eski İstanbul apartmanının çatı katına doğru çıkarken İtalyan çorap markalarının arasındaki kapı ulaştırıyor bizi Vedat Ozan´ın “kokuhane”sine. Aslında burası bildiğiniz çorap ithalat şirketi, yani Vedat Ozan´ın gerçek işi. Ama ofisin detaylarında yakalıyor bizi onun diğer uğraşları: Fotoğraf sergisi afişleri, bir koku orgu, kenarda motor kaskları, parfüm kitapları, çağdaş sanat yazıları… Bu çok yönlü isim, 6 yıldır ilgilendiği kokuya dair tüm birikimini seminerler, konferanslar ve salı sabahları saat 10.30´da Açık Radyo´da hazırlayıp sunduğu Koku programıyla meraklısına sunuyor. Meraklısı bizdik, Vedat Ozan´ın karşısına oturduk.\r\n\r\nS: Ev kokuları son günlerde çok revaçta, farkında mısınız? \r\n\r\nVedat Ozan: Ev kokusu trend olarak hayatımıza yeni girdi ama çok eskiden çok olan bir şeydir. Kurumsal bir koku olarak tüm dinler kokuyu kullanmış. Pagan dinlerde tapınaklardaki kokuları geçsek bile tek tanrılı dinlerde Hıristiyanlık, Musevilik, İslam; hepsinin kendine ait kokusu var. Misk ve gül, İslam´ın kokusu. Frankinses dediğimiz günlük ağacı kilisenin kokusu, yani Hıristiyanlığın kokusu; hep görürüz o buhurdanlık ellerde sallanarak dolaşırlar. O koku mekâna aidiyet duygusu geliştirir. Musevilikte genelde tarçın mür kokusu vardır. İlginç bir şey söyleyeyim, İsa doğduğunda akil adamlar onu ziyaret ederler, getirdikleri üç tane şey vardır: Altın, mür ve frankinses. İkisi kokudur. Roma´da kokusuz ev yok gibi bir şey. Ziyafetlerde yerlere güller serpiliyor ki üzerine basılıp yürünsün. Tabii üzerine basılınca kırılıyor ve moleküller havaya karışıyor. Ziyafetlerde sofralarda çok fazla kullanılıyor. Düğün kokulandırması da çok ilginç. Rimmel çok meşhur bir parfümdür. Sahibinin en büyük özelliklerinden biri düğün törenlerinde Londra köprüsünü bile kokutabilmesi. Meşaleler üzerine kokulu otlar koyuyorlar. O dönem portakalların üzerine karanfil saplayıp odalarına koyuyorlarmış. Hâlâ da çok geçerli bir yöntemdir, hele ki kış mevsiminde.\r\n\r\nS: Koku insan algısında diğer duygulara göre hangi sırada?\r\n\r\nV. Ozan: Her nefes aldığımızda koku alırız, her seferinde moleküller burnumuzun içine girer. Burnumuzun üstündeki mikozamsı sıvıyla algılanıyor, resektörler tarafından beyne aktarılıyor. Beyne iletince limbik sistem tarafından işletiliyor. Limbik sistem hafıza ve duygu işleme sistemimizdir. Diğer bütün duyulardan gelen sinyaller önce filtre olup oraya aktarılırken koku duyusu direkt oraya gidiyor, kokuyu biz anlamadan hissediyoruz. Şöyle bir örnek vereyim; bir kır manzarası görürseniz, ben çocukluğumda böyle bir yere gitmiştim diyerek bir çıkarımda bulunduktan sonra hoş bir duyguya ulaşabilirsiniz. Kokuda önce duyguyu hissediyorsunuz sonra isterseniz üzerinde gidip ben neden böyle hoş hissetim kendimi ya da neden tiksindim diye düşünüyorsunuz. Dolayısıyla kokunun direkt erişimi var. Kokunun hatırlanmasındaki duygu yoğunluğu çok fazla. Duygusal hafıza devreye giriyor. Aslında burada hissedilen, her kokuyla ilgili bizim yorumumuz. Geçmişte o kokuyla ilk karşılaştığımızda edindiğimiz intibanın bugüne yansıması. Çok hoş bir anımızda, örneğin annemiz başımızı okşadığında ve vanilyalı bir şey verdiğinde, ömür boyu vanilyaya karşı olumlu bir referans taşımış oluruz. Dolayısıyla hafıza burada çok kuvvetli.\r\n\r\nS: İnsan mı kokuyu seçer koku mu insanı seçer?\r\n\r\nV. Ozan: Aslında insan insanı seçer. Hepimizin parmak izi gibi, sadece kendimize ait bir kokumuz var. Kokumuz gen yapımıza ilişkin sinyaller verir. Gen yapımız da bizim bağışıklık sistemimizin bir göstergesi. Örneğin eş seçiminde, iki farklı bağışıklık sisteminin bir araya gelmesi sonucu neslin devamında, daha farklı, daha dayanıklı bir nesil ortaya çıkıyor. Dolayısıyla koku burada çok önemli. Hayvanlarda hâlâ bu geçerli. Fakat bizde binlerce yıl içinde görsellik kokunun önüne geçtiği için ve yaptığımız kokularla vücut kokularını çok fazla maskelediğimiz için bu biraz geri planda kalmış. İnsan insanı seçer derken kastım buydu. Yani koku vasıtasıyla, kokunu verdiği sinyaller vasıtasıyla aslında biz birbirimizi seçiyoruz. “Kimyam tutmadı, uyuşmadık onunla” dediğimizde aslında bilinçaltımızda kokunun çok fazla rolü var ama onun ötesinde hatıralarımızı seçiyoruz. Yani yaşamak istediğimizi seçiyoruz, ne olmak istiyorsak onu almak istiyoruz. Aslında olduğumuz değil olmak istediğimizi almak istiyoruz.\r\n\r\nS: En güzel koku hangi kokudur ?\r\n\r\nV. Ozan: Annemin kokusu. (Gülüyor) En güzel koku herkes için çok farklı herhalde.\r\n\r\nKokuyu anlatmak çok zor; bir kelimesi yok. Kokuyu işlediğimiz merkezle kelimeleri işlediğimiz merkez beyinde tamamen farklı yerdeler. Dolayısıyla böyle bir bağı çok fazla kuramıyoruz. Koku için hep benzetmeli kelimeler kullanıyoruz onun gibi kokuyor bunun gibi kokuyor daha çok da tatlı kokuyor, acı kokuyor gibi tarifler yapılıyor.\r\n\r\nS: Dünyada en güzel parfüm Chanel 5 mi hâlâ?\r\n\r\nV. Ozan: Tamamen dönemsel algı ve artık toplum mühendisliği diyebileceğim bir şekilde yönlendirmeyle ilgili bir şey bu. İki üç sene önce berbat diye bakılan bir koku -misk-, bugün bütün temizlik ürünlerinde kullanıyor. Özellikle Amerika gibi paranoyak şekilde kokudan rahatsız olan bir ortam dahil olmak üzere temizliğin kokusu olarak bilenen bir şey haline geldi. Aslında son derece hayvani bir koku, bir cins erkek geyiğin testislerinin hemen üzerindeki bir bezeden alınıyor. Misk kelimesi aslında sanstrikçe müşkas´dan geliyor müşkas da testis demek. Biz mis(k) gibi kokuyor derken ne dediğimizi bilmeden kullanıyoruz tabii kelimeyi.\r\n\r\nS: Bu koku orgu dediğiniz şey nedir?\r\n\r\nV. Ozan: İkisi de soyut duyuya hitap ettiği için, koku ve müziğin çok fazla ortak terimi var. Bu koku üretim orgu da eski havalı kilise orglarına benziyor zaten. Bu şişelerin hepsi orgun üzerindeki notalar, bu notların birkaç tanesini bir arada kullandığınız zaman toplamlarından farklı bir şey ifade ettiklerinde ona da akor diyoruz ki müzikteki akorun aynısı. O akorları zenginleştirerek veya birkaç akoru bir araya getirerek -beste yapar gibi- parfüm yapıyoruz. Çok romantik bir söylem gibi geliyor, ama değil. Sıralamasına göre üst notalar, orta notalar, baz notalar var. Burada aşağı yukarı 600 çeşit değişik malzeme var ama bir endüstriyel tesise gidip onun parfümerisinin orguna gittiğiniz zaman orada 4000-5000 hatta 6000 tane görebiliyorsunuz. Hepsi kullanılıyor mu? Hayır, hepsi kullanılmıyor ama tanımak açısından bir şekilde işe yarıyor.\r\n\r\nS: Şu anda piyasada bulunan parfümlerin hiçbiri doğal değil, değil mi?\r\n\r\nV. Ozan: Maalesef doğal parfüm kalmadı, ekonomik olarak ulaşmak çok zor bir. Doğa kalmadı ki doğalı kalsın. Ne doğru düzgün gül kaldı, ne yasemin… İkincisi bitkilerin kalitesi kayboldu. Bundan 500 sene önce hiçbir sanayi üretimi olmayan bir ortamda kokan lavantayla bugünkü ortamda kokan lavanta arasında çok fark var. Artık yüzde 90 sentetik malzeme kullanıyor parfümlerde. Çok nadiren bazı doğal malzemeler kullanıyorlar ama onlar da çok pahalı, olmayan malzemeler. Yeni bir kokunun çıkması, lansmanı 25-30 milyon doları buluyor. Kimse bunun için risk almak istemiyor. Satan bir şeyin biraz benzerini yapmayı tercih ediyor. Son 50 senede belki bir Angel farklı çıkmıştır. Onun dışında farklı çıkan bir koku hatırlamıyorum.\r\n\r\nS: Kokuda trend var mıdır ve bu yılın trend kokuları nelerdir ?\r\n\r\nV. Ozan: Kokuda trend var tabii, her dönemin kendine has kokuları var. Çok belirgin olmayan daha geçirgen kokular diyebileceğim çok hafif çiçekler ama bol miktarda fresh tazelikler, yeşillikler veya hafif aromatik bitkiler, lavanta gibi kokuların çok kullanıldığını düşünüyorum. Mevsime göre de değişiyor. İnsanların yazın tercih ettiği fresh tazelik kokusu yerini kışın tarçın ya da sıcak çam, odun kokusuna bırakıyor olabilir. Noel´de tarçın, baharatlar, portakal, elma tercih ediliyor ki bunlar alışveriş merkezlerinin yılbaşı dönemlerindeki kokulandırmalarında çok önem kazanır. Bir tatil acentesine girdiğiniz zaman, eğer o dönem Karayip´leri satmak istiyorlarsa içeride hindistancevizi, mango gibi kokuları duyarsınız. Bunlar sübliminal mesaj olarak alınıyor, hindistancevizi kokan bir yere gidip de İzlanda´ya bilet almıyorsunuz muhtemelen.\r\n\r\nAlışveriş merkezlerindeki kokulandırmalar sizi rahatlatarak süre algınızı düşürmeye yarıyor. Yani siz orada bir saat geçiriyorsunuz ama 20 dakika geçirmiş kadar hissediyorsunuz. Bu rahatlığı size sağlıyor. En net örnek kumarhaneler. Kokulandırmayla birlikte kumarhanelerde yüzde 70´e yakın bir artış gözlenmiş. Süreyi algılayamıyorsunuz, kendinizi rahat hissediyorsunuz. Kasa önü kuyruğu beklemek sıkıntıdır, soyunma kabini sıkıntıdır. Buralarda daha ferahlatıcı, lavanta, vanilya, çam gibi kokular kullanıyorlar ve siz rahatsızlığı hissetmiyorsunuz. Para harcanan yerlerde rahatsızlık azaldığı zaman parayı dolaylı olarak harcıyorsunuz. Ama hiçbir koku da gidip de bunu al demiyor size.\r\n\r\nS: Bunu bilip yine de kanabiliyor musunuz?\r\n\r\nV. Ozan: Ne kadar kaçarsanız kaçın, bir yerden bu tuzağa düşersiniz diye düşünüyorum. Çünkü özellikle gıda konusunda bundan kaçışı yok gibi bir şey. Yani aslında zannediyor musunuz Mc Donald´s´da o kızarmış patates kokusunun yayılmasını engelleyecek teknoloji yok. Keskinlikle var. Kokuyla pazarlama olayı yan yana geldiği zaman çok dikkatli düşünmek durumunda kalabiliyoruz. Ama başka duyular söz konusu olduğunda hiç bunun farkına bile varmıyoruz. Koku çok arkadan, fark etmeden sizi avlar.\r\n\r\nS: Evlere geri dönersek, sizce bir ev kokusu nasıl olmalıdır? \r\n\r\nV. Ozan: Ev kokusunun evin sahibiyle çok ilgili bir şey olduğunu düşünüyorum. Modada moda kurbanı diye bir tabir vardır. Taşıyamadığı elbiseyi sadece trend olduğu için giymemek gerek. Kokuda da böyle bir hataya düşmemeli, evin sahibinin karakterine ilişkin bir şey vermesi lazım. Evdeki farklı bölümler farklı kokabilir. Zaten oraların doğal kokuları da farklı, yani mutfak farklı kokuya sahiptir. Yatak odasının kokusu farklıdır.\r\n\r\nS: Kendi evinizde bir kokulandırma yapmak isteseniz ne tercih ederdiniz?\r\n\r\nV. Ozan: Genelde mumla kokulandırma yapıyorum. Mum üzerine yağ koyuyorum. Genelde daha rahat müge gibi kokular kullanıyorum. Bende algısının daha ferah olduğu kokuları kullanıyorum. Çok seyrek olarak gül kullanıyorum. Gül yağı değil, gül kokusu çok farklıdır. Mayıs gülü dediğimiz çok kısa dönem yetişen bizim Isparta gülü dediğimiz daha yaprak yaprak kokan gül vardır; o kokuyu kullanmayı seviyorum. Bu kokuları zaten seviyorum, eşim de itiraz etmiyor, o da sevdiğine göre çok fazla problem çıkmıyor, evimizle ve bizimle aykırı düşmüyor diye düşünüyorum.\r\n\r\nS: Diyelim sevgilinizi eve çağırdınız romantik bir gece için, mum ışığı bile var… Burada nasıl bir koku tercih etmeli?\r\n\r\nV. Ozan: Çok kritik bir durum. Tabii burada kime oynayacağın çok önemli. Kendime oynarsam vanilya severim, onun ondan nefret etme ihtimali olabilir. Herhalde daha ortak bir koku seçerdim. Çok hafiften bir yasemin olabilir, rahatlatıcı bir kokudur.\r\n\r\nS: Bir evin kokusu değiştirilmeli mi? Chakra, Dört Mevsim, Ralph Lauren, Sephora, Marks&Spencer gibi markaların ev kokuları var ve çok iyi satışı olan bir sektör haline geldi. Siz bu sektör için ne diyeceksiniz?\r\n\r\nV. Ozan: Bu tamamen bizim toplum içindeki evrilmemizle ilgili. Aldığımız bir koku bizi daha rahat hissettiriyorsa onu neden kullanmayalım ki?\r\n\r\nS: Belki bir hatıra yaratır sizin çocuklarınız için…\r\n\r\nV. Ozan: Tabii evin kurumsal kokusu, kurumsal kimliğinin bir parçası olmuş olur.\r\n\r\nKokuların insan üzerindeki etkileri\r\n\r\nTatlı kokusu: Kişinin çalkantılı duygularına dinginlik verir. Güven duygusunu yükselterek kendinizi duygularınızın akışına bırakabilmenizi sağlar.\r\n\r\nSandal ağacı: Özellikle Uzakdoğu´da bilinen ve kullanılan bu kokunun cinsel enerjiyi arttırdığı düşünülmektedir. Aynı zamanda hayalgücünü de yükseltmektedir.\r\n\r\nGünlük: Birtakım insanların olumsuz düşüncelerinden kaynaklanan kirli enerjiyi temizler. Kişi üzerinde ve evin içinde sükuneti sağlar. Şuur değişikliği meydana getirir.\r\n\r\nGül: Aşk, muhabbet, sevgi duygusunu yükseltir. Kişiler arasında duygusal çatışmaları ve çalkantıları dinginleştirir.\r\n\r\nYılang-yılang: Cinsel isteği yükseltir. Bununla birlikte kişinin duyuları keskinleşir ve bu duyularının farkına varmasını sağlar.\r\n\r\nLimon: Rahatlatıcı bir etkisi vardır. Sinirleri gevşetir, ferahlık verir.\r\n\r\nYasemin: Mistik duyguları harekete geçirir duyuların artmasına ve kişilerin birbirlerini anlamasına yardımcı olur.\r\n\r\nLavanta: Erkeklerin üzerinde daima cinsel gücü uyarıcı bir etkisi vardır. Şifa verici ve temizleyici olarak da kullanılır.\r\n\r\nPapatya: İnsanın içini hoş bir sevinçle doldurur. Saf duyguları harekete geçirir.\r\n\r\nYasemin yağı: Yasemin yağı, kaslarda gevşeme sağlayan, ruhsal sıkıntılı durumlarda gerilimi azaltan ve enerji veren bir üründür. Aromatik yağ olarak bütün ruhsal durumlarda, streste, yorgunlukta, aşırı hassasiyette, dalgınlıkta kullanılır.\r\n\r\nLavanta: Deriyi canlandırarak tazelik verme özelliği mevcuttur. Cilde dinçlik kazandırır ve ciltte dinlendirici bir etki oluşturur.\r\n\r\nDefne: Defne yağı tıbbi olarak sert bir koku ve sıcaklık verir. Aromaterapide eklem ağrılarında, adet ağrılarında, vücut direncinin artırılmasında kullanılır.\r\nMandalina: Mandalina aromatik yağı, psikolojik rahatsızlıklarda sakinleştirici olarak, uykusuzlukta, aşırı huzursuzlukta kullanılır.\r\nPortakal: Portakal aromatik yağı vücuttaki halsizliği ortadan kaldırır, gevşemenize yardımcı olur. İyi bir cilt canlandırıcısıdır. Çocukların sakinleştirilmesinde, halsizlik ve yorgunlukta kullanılır.\r\n\r\nNane: Vücutta gevşeme ve canlılık sağlar. Aromatik yağ masaj tarzında, banyoda, buğu tarzında kullanılır. Aşırı yorgunluktan sonra banyoda sıcak suya bir kaç damla damlatılarak gevşeme sağlar.\r\n\r\nÇam: Çam aromatik yağı, kanı hızlandırıcı ve kaslardaki ağrıları giderici etkisinden dolayı ayaklardaki terlemeyi gidermek için birkaç damla sıcak suya konur.\r\n\r\nGül: Gül aromatik yağın tatlı bir çiçek kokusu vardır. Vücuda enerji verir; streste, depresyonda, baş ağrılarında, uykusuzlukta kullanılır.\r\n\r\nMenekşe: Menekşe aromatik yağı, çiçek ve yaprak karışımında ince bir yağdır. Baş ağrılarında, bitkinlikte, ruhsal sıkıntılarda kullanılır.

Yorum





  Cevabı iptal et


− two = 7




© COPYRIGHT 2014 - YASEMİN AKSOY